Kentler daha ilk kuruluşlarında su
kaynakları yakınına, üstüne kurulurdu. Bir kale bile en uzun kuşatmalara
dayanacak bir kaynağa sahip olmalıydı.
Greklerde yağmur sularının toplanması
için birçok kuyu açılır ve kayalara sarnıçlar oyulurdu. Birçok özel evin
kuyuları ve sarnıçları vardı, devletin kente getirdiği su ise herkesin
kullanımına açıktı. Su evlere verilmez insanlar kovalarını testilerini şehir
merkezlerinde, meydanlarında çeşmelerde doldururlardı. Greklerde çeşmelere
bakmaları için atanmış yüksek düzeyde özel devlet görevlileri Magistratlar vardı.
Çoğunlukla komşularıyla savaşan ve
bazen kuşatılan bir şehir için suyun dışarıdan getirilmesinin ciddi sakıncaları
vardı. Çeşmeler genellikle yalın bir şekilde bir kayanın işlenmesiyle oluşturulurdu.
Kaya yontularak yüzeyi düzeltilir, birkaç derin sarnıç yerleştirilirdi. Bu
kayaların önüne bir sıra sütun eklenerek
kamusal alanlarla uyum sağlar hem de estetik görünürdü. Milet’te böyle çeşmeler vardı; Nympheon. Hemen yanlarında bazı
tanrıların, nymphelerin heykelleri bulunurdu. Musluklar çeşitli başlıklı
olabilirdi, en beğenilen ise aslan başıydı. Bunlar taştan veya tunçtan
yapılırdı. Musluklardan akan su heba olmaz uygun görülen bir yere ,başka bir
açık hazneye hatta başka bir çeşmeye de yönlendirilirdi.
Uzak kaynaklardan suyu kentlere
getirmek için Su Kemerleri inşa
edilmiştir. Su yüksek bir kaynaktan basınçsız olarak borularla akıtılır, en önemli şey suyun seviyesini düşürmeden
tepeleri aşmasıydı. İki tepe arasına ve geçilmesi gereken vadilerde sukemerlerinden yararlanılırdı. Yolun geri
kalan kesiminde su yeraltına döşenmiş kanallardan akıtılırdı. Su kemeri suyu
kentin en yüksek noktasında suyun dağıtılacağı su kulesine Maksem’e verir, buna da Latince Castellum veya Piscina denilirdi.
İlk örneklerinden biri M.Ö 691 yılında Asur başkenti Ninevah’da yapılmıştır (Ninova-
Dicle kıyısında şimdiki Musul kenti yakınındaydı). Kente 80 km den su
taşınırdı.
Romalılarda su işleri çok önemliydi,
bu görev Curator Aquarum denilen en
yüksek devlet görevlilerine verilirdi. Su uğraşı önemli bir iş koluydu, resmi
su ustalarına Aquarius denilirdi.
En uzun Roma su kemeri Tunus’ta Kartaca’ya 140 km uzaktan su
getirendir.
Bir su kulesinden suyu genellikle 3
ana boru dağıtırdı. Alttan üste doğru:
1 Boru; kamu suyu. Sokaklarda halkın
içme suyunu karşılayan Opera Publica
denilen çeşmeler içindi.
2. Boru; Tiyatro, Nymphaeum gibi resmi
tesisler içindi. Bunlara Munera in
Nomine Caesaris (İmparator adına
hayrat) denirdi.
3. Ana boru; özel kullanıcılar içindi.
Bu 3 ana borunun depoya bağlantıları,
su çekme yükseklikleri farklıydı.
Böylece suyun azalması durumunda her 3 borunun aynı oranda su alması
önlenirdi. En altta bir boru onun üstünde diğeri, en üstte de üçüncü boru
bağlıydı. Depodaki su miktarı azalınca, su düzeyi alçalırdı. Bu durumda önce en
üstteki boruya su gitmez, özel
kullanıcılar susuz kalırlardı. Sonra resmi tesisler. En alttaki ana boru Opera Publica kamu işi içindi. Böylelikle
sokak çeşmelerinin suyu hiç kesilmezdi.
Efes yamaç evlerde 18 metre derinliğe
kadar inen nynmphe kabartmalarıyla süslü kuyular vardı. Ayrıca burada yağmur
suları da çatılar yardımıyla avlularda toplanırdı. Yamaç Evler 43 km uzunluğundaki Değirmendere (Kencherios)
su kemerine bağlıydı. Efes’e su taşıyan
Değirmendere su kemerleri uzun yıllar eklemelerle Kuşadası’na da su taşımıştır.
Selçuk’un içinden geçip St. Jean’a
kadar giden kemerler, Efes’in terkedilmesinden sonra yerleşim yeri olan
Ayasuluk’a su taşımışlardır.
Anadolu’da Romalılardan kalma sayısız
su kemerleri vardır. Bunların çoğu onarılmış ve kullanılmağa devam edilmiştir.
Mimar Sinan da çok su kemeri inşa etmiştir. Mimar Sinan’ın Süleymaniye
Külliyesinde bulunan türbesindeki kitabede şöyle yazar : “...Padişahın emriyle suyollarında
özenle çalıştı, Hızır gibi hayatın esası olan suyu akıttı...”
Su kemerleri İngiltere’nin endüstri
devriminde 18.ve 19.YY aynen nehirler gibi malzeme taşımasında da
kullanılmıştır. Günümüze dek su kemerleri yapılmıştır. Sonuncusu ABD
California’da 1990’da North Bay Aqueduct
adında olandır.
NOTLAR
1.
Taksim ve Maksem: Osmanlı Devleti 18.YY’da Galata ve
Beyoğlu’nun su sorununu burada yapılan maksem ile çözer. Maksemdeki su 64
çeşme, sebil ve 3 şadırvana buradan taksim edilirdi.
2.
Aquaduct-Aqueduct:
Aqua- Su+Duct: Yol göstermek, önderlik- Latince ;Ducere duke-Dük lider, önder,
bir soyluluk ünvanı; dukalık. Aqueduct suyu yönlendiren demektir. Aynı Viyadük kökenden:
via-yol+duk, yolu yönlendiren, devam ettirendir.
Celal KÜÇÜK